Yurttaş Kurulları İçin Neyi Bekliyoruz?

Uygar Özesmi

Milletvekillerinin partiler tarafından belirlenip sıralandığı, güvenip güvenemeyeceğimizi tam bilmediğimiz, kimisi iş kovalamak için meclise giren milletvekillerinden oluşan bir mecliste, milletvekillerinin bizim yararımıza kararlar alacaklarına ne kadar güvenebiliriz? Günümüzde artık büyük veri, kapitalizmin ve sosyal yaşıntının her alanına girdi. Artık bu dönemde belki de rastgele seçimleri istatistik biliminin ışığında demokraside halkın gerçek katılımı için kullanabiliriz. Bunun adı demarşi

Hemen meclisi demarşiyle seçelim demiyorum ancak artık bunu bir yerden başlayarak hayata geçirmenin zamanı. Noema’da 15 Ağustos 2023’te yayınlanan Dawn Nakagawa ve Marjan Ehsassi tarafından kaleme alınan makale bunun ne kadar mümkün ve faydalı olduğunu ortaya koyuyor:

“Kamu Politikalarına Halkın Doğrudan Katılımı: Yurttaş Kurulları

Etienne Barou, Fransa’nın Loire bölgesindeki Soleymieux’den gönüllü bir itfaiyeci. Nathalie Berriau, Rhône Vadisi’ndeki Villeurbanne’dan 56 yaşında bir belgeselci. Yirmi yedi yaşındaki Martial Breton Paris’ten bir iklim aktivisti ve sendika temsilcisi. Bintou M. Seine-et-Marne bölgesindeki Bailly-Romainvilliers’de yaşayan 44 yaşında bir teknoloji danışmanı.

Hepsinin Fransa’da yaşaması haricinde çok az ortak noktası vardı. Sonra bu dört kişi, 184 kişi ile beraber 2022 sonbaharında bir davet aldılar.  Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron tarafından görevlendirilen Yaşamın Sonuna İlişkin Yurttaşlar Kurulu’na (CCFV) katıldılar. Kurul, Fransa’nın yönetimindeki bölgeler de dahil olmak üzere Fransa’nın her bölgesinden gelen 184 yurttaşı içeriyordu. 2022 yılının Aralık ayından itibaren Palais d’léna’da bir araya geldiler. Bu kişiler, 2016 yılında derin ve sürekli sedasyon hakkını getiren ve Fransa’da yaşam sonu politikasını düzenleyen mevcut çerçeve olan Claeys-Leonetti yasasını yeniden gözden geçirmekle görevlendirildi.

Mart 2023’e kadar uzanan 27 gün boyunca, toplumun her kesimini temsil eden bu kurul dinledi, öğrendi, tartışmalar yürüttü ve öneriler geliştirdi. Geliştirdikleri önerilerini televizyonda, canlı yayında Fransız kamuoyuna sundular ve 3 Nisan’da Macron tarafından Élysée Sarayı’nda ağırlandılar. Sonuç olarak, kurul katılımcılarının %76’sı, iyi tanımlanmış bir çerçevede ve katı kurallarla destekli intihara veya ötanaziye izin verecek şekilde yasanın değiştirilmesinden yana oldu ve %92’si nihai raporu ve politika önerilerini onayladı. Macron daha sonra iki meclisli parlamentonun alt kanadı olan Assemblée Nationale’i yurttaş kurulunun çalışmalarını temel alarak yaz sonuna kadar yasal bir çerçeve oluşturmakla görevlendirdi.

Etienne, toplantılarda geçirdiği haftalardan sonra değiştiğini hissetti. Yaşamın sonuna ilişkin görüşlerini ortaya koymakta daha iyiydi ve artık kendine daha fazla güveniyordu. “Katkıda bulunabileceğimden emin değildim fakat şimdi kendimi buraya ait hissediyorum” dedi. Hükümet onun katkılarını istiyor ve onun için çalışıyor gibi görünüyordu. Bu açıdan Etienne, dünyanın diğer ülkelerindeki yurttaş kurullarının diğer katılımcılarından farklı değildi.

Demokratik Sıkıntımızın Çaresi

Hızlı sosyal, çevresel ve ekonomik değişimlerin yaşandığı bir dönemde korku ve belirsizlik, erişim, seçim ve ses taleplerine uyum sağlayamayan, şeffaf olmayan demokratik kurumlara karşı güvensizliği artırmaktadır. Düşük güven ve yüksek hüsran seviyeleri, İsveç’ten Brezilya’ya kadar, aradaki pek çok ülkede aşırılık yanlısı söylemlerle desteklenen popülist hareketlere yol açmıştır. Buna karşılık bazı hükümetler müzakereci deneyler başlatmış ve hatta Paris ve Brüksel gibi birkaç yerde bunları karmaşık ve tartışmalı siyasi konularda politika geliştirmek için kalıcı mekanizmalar olarak kurumlaştırmıştır.

Ancak bu tür süreçlerin yeterince dikkate alınmayan bir sonucu da katılımcılar üzerinde yarattığı dönüştürücü etkidir. Yurttaş kurulları, bir topluluğun geçmişini ve bakış açılarını geniş ölçüde temsil eden çeşitli insan gruplarını bir araya getirir: öğretmenler ve itfaiyeciler, evde oturan ebeveynler, mühendisler ve çok daha fazlası. Kimileri siyasetten uzaktır ve böyle bir sürece katılmayı asla istemezler. Yine de öğrenme, başkalarının bakış açılarını anlamaya çalışma ve birlikte bir topluluk oluşturma deneyimi katılımcılar için dönüştürücüdür.

Öğrenmek, tartışmalar yürütmek, bir ses duygusu geliştirmek ve farklılıkların ötesinde ortak amaçlar için çalışmak, kayıtsız ve şüpheci insanlara dahil olma, bilgilenme ve sosyal olarak bağlanma, siyasete hevesle katılma ve kendileri için önemli olan konuların yönetişiminde anlamlı bir katkı sağladığını hissetme konusunda ilham verebilir.

Bu tartışmacı süreçlerin yaygınlaştırılması birçok demokrasinin fazlasıyla ihtiyaç duyduğu yenilenmeyi katalize edebilir. Seçime dayalı organların kurumsallaştırılması ve müzakere pratiğinin aşılanması sadece sistemin meşruiyetini yeniden sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda ilgisiz insanları kolektif sorun çözme yeteneğine sahip aktif katılımcılara dönüştürerek, şu anda toplumları etkisi altına alan derin kutuplaşma, popülizm ve karamsarlığa da çare olacak.

Dönüşüm

Katılımcılar yurttaş kuruluna çeşitli derecelerde şüpheyle katıldılar. Birkaç hafta sonunu birlikte çalışarak, dinleyerek, öğrenerek ve müzakere ederek geçirmek hiç de ufak bir taahhüt değildi. Birçoğu çekingendi, neden orada olduğundan, kendinden ne beklendiğinden ve hatta neden davet aldığından emin değildi.

Yıllarca görmezden gelinmek ve politikaların dışında bırakılmak, pek çok kişinin hükümetleri hakkında biraz şüpheye düşmesine neden oldu. Pascale adındaki 54 yaşındaki bir katılımcı, “Hükümet nadiren bizim fikrimizi soruyor,” dedi. “Bize genellikle koyun gözüyle bakılıyor.” Pascale yıllardır oy kullanmıyor.

İlk oturum sırasında insanlar birbirlerine yabancı olduklarından açıkça rahatsızdılar. Tartışmalar gergindi. Ele alınan konulara ilişkin anlayış düzeyleri ve ne yapılması gerektiğine dair görüşleri farklılık gösteriyordu. Bazı katılımcılar kendilerinden farklı görüşlere sahip katılımcıların yanına oturmayı reddetti.

Her geçen hafta sonuyla birlikte katılımcılar konular hakkında daha fazla bilgi sahibi oldular, birbirlerini daha yakından tanıdılar ve sürece daha fazla güvenmeye başladılar. Gerginliğin yerini coşku ve özgüven aldı. Katılımcıların beden dili ve tavırları değişmeye başladı.

Kendini toplum içinde konuşmakta zorlanan biri olarak tanımlayan bir anaokulu asistanı, Vanessa yaşam sonu politikasının önemsediği bir konu olduğunu fark etti. Babası pandemi sırasında kanserle mücadele etmek zorunda kalmıştı. Büyük acılar içinde hayatına son vermeye hazırdı ama ihtiyacı olan tedaviye erişimi yoktu. Bekleyiş sonsuzdu. Bu toplantı Vanessa’ya deneyimlerini toplumla paylaşma fırsatı sundu.

Kısa süre içinde öğrenme süreci, insanların farklı bakış açılarına ve değerlere yer verdiği ortak bir yolculuğa dönüştü. Etienne yardımlı intihara izin verilmesinden yanaydı ancak ötanazi konusunda çekinceleri vardı. Yeni bilgilere ve diğer katılımcılarla yaptığı konuşmalara dayanarak pozisyonunu değiştirmeye açıktı. Bir Müslüman olan Bintou, pozisyonunun inancı tarafından derinden etkilendiğini kabul etti. Ancak, diğer bakış açılarını duymak onun pozisyonunu değiştirmiş ve hümanist bir gerekçe sunan argümanlardan giderek daha fazla etkilenmeye baslamıştı.

Kurul çalışmaları ilerledikçe ve katılımcılar tekrar tekrar bir araya geldikçe, katılımcılar hem süreci hem de grubun yeteneklerini takdir etmeye başladılar. 34 yaşında bir mühendis ve start-up kurucusu olan Blaise grup arasındaki etkileşimin kalitesine hayret ediyordu: “İnsanları televizyondakilerin ötesinde bilgilere yönlendirdiğinizde, olağanüstü içgörüler oluşturabiliyorlar.” Bir başka katılımcı Jacques ise Fransa’daki herhangi bir seçilmiş topluluktan çok daha büyük olan bu grubun çeşitliliğine önem veriyordu: “Biz nüfusun tamamını temsil ediyoruz ve seçilenlerin aksine bizim siyasi bir gündemimiz yok.”

Martial, yurttaşlar kurulunun tipik yasama sürecine göre önemli avantajları olduğunu belirtti: “Ulusal Meclis’te sadece birkaç üye bir konuyu derinlemesine anlar. Ancak 184’ümüz yurttaş kurulunda öğrenmeye çalıştık ve bize sorulan sorular üzerinden birbirimize meydan okuduk.” Martial, süreç sonunda hükümete şüpheyle yaklaşmaya devam etti ancak yurttaşların politika reformu önerme konusunda tam meşruiyeti, temsil kabiliyeti ve yeterliliğine inandı. “Bize masada küçük bir koltuk verildi ve kamu yararına hizmet etmek için toplandık” dedi.

Yurttaş kurullarının başarısı genellikle konuya uzak, sürecin dışında kişiler tarafından politika sonuçlarının ortaya çıkıp çıkmadığına ve ne tür sonuçlar doğurduğuna bakılarak değerlendirilir. Ancak resmin tamamı bu değildir. İklim değişikliğine odaklanan daha önceki bir Fransız yurttaş kurultayı (İklim için Yurttaş Kurultayı veya CCC) katılımcısı olan Amandine Roggeman, “bunun politika değişikliğinden çok süreç ve yurttaş olarak büyüme becerisiyle ilgili olduğunu” savunmuştu. Roggeman bize ölçülebilir bir kişisel siyasi gelişim yaşadığını; kendisinde görev bilincinin uyandığını söyledi. Artık siyasi konularda daha bilinçli ve daha aktif.

Bu kurulun eş başkanının danışmanı olan Lise Deshautel de aynı fikirdeydi. Deshautel, insanların siyasi açıdan ilgisiz ve kayıtsız olduğu yönündeki söylemin aksine, yurttaş kurullarında anlamlı bir katkı sağlamaları istendiğinde insanların bunu derinden önemsediğini ve siyasi hayata katılmak istediğini gösterdiğini vurguladı. Hükümetler yurttaşların iyi kararlar alma yeteneklerine güvendiklerinde, yurttaşlar siyasetle daha fazla ilgilenmeye başlar ve bu da erdemli bir katılım döngüsü yaratır.

Gerçekten de CCC’deki bazı katılımcılar kongre dışında da kendi toplumlarında farkındalık yaratma ihtiyacı hissetti. Birkaçı farklı mahallelerde sunumlar düzenledi; başlangıçta sadece birkaç kişi geldi, ancak giderek medyanın ilgisi ve kalabalıklar da arttı. Bu faaliyetler, bir grup katılımcının deneyimlerini paylaşmak, hükümet nezdinde takibini yapmak ve kongre katılımcılarının sözcüsü olarak hareket etmek üzere Les 150 adında kâr amacı gütmeyen bir organizasyon kurmasını sağladı.

CCC’nin ardından 13 katılımcı (33 ile 62 yaşları arasında beş kadın ve sekiz erkek) bölgesel seçimlerde aday oldu. Bu adaylar çeşitli bölgelerde farklı partileri temsil ediyordu. Adaylardan dördü daha önce hiç oy kullanmamıştı. Nantes’lı 53 yaşındaki mimar William Aucant, CCC’deki deneyimini, kendisini derin bir uykudan uyandıran ve hayatını dramatik bir şekilde değiştiren “yüzüne inen bir tokat” olarak tanımladı. Kendisi şu anda Loire bölgesi konseyinin seçilmiş bir üyesi. Aucant’ın eş katılımcılarından biri olan Mélanie Cosnier, yine Loire bölgesinde yer alan Souvigné sur Sarthe’ın belediye başkanı seçildi. Cosnier, CCC’den önce neredeyse hiç oy kullanmadığını ve siyaseti erişilmez bulduğunu belirtiyor. CCC’nin devlet kurumları hakkındaki bilgisini arttırdığını ve kendisine ve topluma güçlü bir güven verdiğini belirtiyor.

Bir başka CCC katılımcısı olan Hubert Hacquard, memleketi Bièvres’de siyasi bir göreve seçildi. Hubert Hacquard, batı demokrasisinin durumunu kurumların bozulması olarak tanımladı. Toplumun siyasete katılmamasını “İnsanlar süreci anlamadıkları için sürece uzak kaldılar,” şeklinde açıkladı. “Güç ve seçim ellerinden alındı ve hükümetin kendileri adına çalıştığını düşünmüyorlar. Yurttaşların seslerini daha etkili duyurabilmelerini sağlayarak, halkın gücünü onlara yeniden kazandırabilmek çok önemli.”

Bir başka CCC katılımcısı Sylvain Burquier’e göre demokrasimizin ayakta kalabilmesi, ortalama yurttaşların hükümetin karar alma süreçlerine gerçek anlamda katkı sağlayabilmesine bağlı. Burquier, konuya ilişkin fikirlerini “Katılım, sizi ve hayatınızın geri kalanında demokrasideki yerinize ilişkin algınızı değiştiren dönüştürücü bir deneyimdir,” sözleriyle ifade ediyor.

Dünya genelinde yürütülen tartışmacı deneylere katılım sonucunda da katılımcıların deneyimlerine benzer deneyimler rapor edilmiştir. Katılımcılar genellikle yeni bir özgüven ve yenilenmiş bir yurttaşlık görevi duygusundan bahsetmektedir. Birçoğu kendilerini toplumlarına daha bağlı ve karşılaştıkları siyasi meselelere daha ilgili hissetmektedir. Yaşadıkları süreç onlara demokrasinin işleyebileceğine, kolektif sorun çözme inancını geliştirebileceğine dair umut vermiştir.

Bu bireysel dönüşümler büyük ölçekte demokrasiyi yeniden inşa edebilir.

Güven, Demokrasinin Eski Bir Ölçüsüdür

Demokrasilerin sağlığı genellikle halkın hükümete ve siyasi liderlere olan güveniyle ölçülür. Pew’in geçen yıl yayınladığı rapora göre, ABD’de yurttaşların sadece %20’si hükümete güveniyor.

Bunun nedeni seçimlerin siyasi katılım için yetersiz araçlar olması olabilir mi? Yüksek düzeyde seçmen ilgisizliği veya hayal kırıklığı ve düşük düzeyde güven, hükümetler ile halk arasında temel bir kopukluğun göstergesi. Demokratik devletlerin, yurttaşları anlamlı ve tutarlı bir şekilde siyasi sürece davet etmenin yeni yollarını bulmaları gerekmekte.

Hayatımızın hemen her alanında daha fazla söz ve seçim hakkının olduğu bir çağda, meşruiyetini korumak için halkın güvenine dayanan dışlayıcı, hiyerarşik ve şeffaf olmayan sistemler artık ne sosyal ne de siyasi olarak tahammül edilebilir değildir. Hükümete körü körüne güvenmek artık beklenemeyeceği gibi, bir hükümetin sağlığını ölçmenin en doğru yolu da yurttaşların hükümete duyduğu güven değildir.

CCC ve CCFV katılımcılarının hikayeleri, hükümete güven ve itimat yerine, yurttaşların demokrasideki yerlerini ve rollerini yeniden üstlenmeleri için onlara fırsatlar sunarak, onların siyasi hayata katkıda bulunma arzusunu uyandırmaya odaklanılması gerektiğini göstermektedir. Yurttaş kurulları, yurttaş duyarlılığını ve siyasi hayal gücünü uyandıran, kendini keşfetme ve sosyal bağ kurma yolculukları olabilmektedir. Hizmet etmeye çağrılma ve sesinin kabul edilip değer görmesi deneyimi, yurttaşlık görevi duygusunu yeniler ve kişinin topluma nasıl katkıda bulunabileceğine dair bakış açısını değiştirir. Siyaseti, konuları politize eden ve sosyal dokuyu yıpratan kutuplaştırıcı söylemin aksine, insanları bir araya getiren yapıcı, bilgili ve sivil diyaloglar olarak deneyimlemek, daha sağlıklı demokrasilerin nasıl inşa edilebileceğine dair bir ipucudur.

Thomas Jefferson’ın söylediği gibi, “Toplumun nihai gücünü emanet etmek üzere halkın kendisinden daha güvenilir bir merci tanımıyorum; ve eğer halkın kendi kontrolünü sağlıklı bir şekilde sağlayacak kadar bilinçli olduğunu düşünmüyorsak, bunun çaresi bu gücü onlardan almak değil, eğitim yoluyla onların karar mekanizmalarını güçlendirmektir.” Kurumların bocaladığı bir dönemde, halkı yeniden politikaya dahil etmek, bilgi ve kapasiteyi arttırmak ve kolektif zekâyı kullanmak için seçme-temelli tartışma süreçlerini kullanmalıyız.

Demokrasilerde yurttaşların katılımını güçlendirmeye yardımcı bir kuruluş olan MASS LBP’nin kurucusu Peter MacLeod, “halka, yararlanılması ve süreçlere dâhil edilmesi gereken bir kaynaktan ziyade yönetilmesi gereken bir risk gibi davranma alışkanlığımızın içinde gün geçtikçe daha da derine batıyoruz.” uyarısında bulunuyor. İnsanların siyasetle ilgilenmediğini söylemek doğru değildir. Bunun yerine, MacLeod’un da ısrarla belirttiği gibi, “İnsanlarla ilgilenmez hâle gelen siyasi uygulamaların ta kendisidir.”

Yurttaşların Oluşumu

Kurulun kapanış töreninde Berriau “demokrasi uzmanlara bırakılmamalıdır. Eğer imkan, bilgi ve zaman verilirse tüm yurttaşlar söz sahibi olabilir.” cümleleriyle demokraside halkın katılımının önemini vurgulamıştır. Dünyanın dört bir yanındaki yurttaş kurulları, katılımcıları kendi toplumlarında ve ötesinde toplumlarının temsilcileri olmaya teşvik etmişlerdir. Yurttaş kurulları sayesinde katılımcıların meşruiyet duyguları ve demokratik ekosistemdeki yerlerinin farkındalıklarının gelişmesi ile birlikte dünyaları büyürken etki alanları da genişler.

Yurttaş kurulları partizan değildir. Tüm siyasi inançları kapsarlar. Yurttaş kurulları mevcut temsili yapılarını tamamlar, bilgi birikimini artırır, sosyal uyumu inşa eder ve yurttaşlara anlamlı ve sonuç doğurabilecek seslerini duyurabilme imkânı sağlarlar. Zorlu toplumsal sorunların üstesinden gelmek amacıyla daha fazla destek ve meşruiyet yaratırlar ve daha güçlü politik çözümler üretirler. Fransız ekolojik dönüşüm bakanının eski danışmanı Léo Cohen bu durumu “bir yurttaşlık mucizesi” olarak nitelendiriyor. Öyleyse biz neyi bekliyoruz?”

Dawn Nakagawa ve Marjan Ehsassi’nin yazdığı üstteki makalede bize açık bir soru var: Neyi bekliyoruz? Beklediğimiz sürece giderek demokrasiyi elimizden kaçıracağız. Artık demokrasiyi korumak için demokrasiyi partilere değil yurttaşlara emanet etme vakti. Bu yurttaş kurullarının kurulması için Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına açık çağrımızdır. Aşağıdaki örneklerle başlanabilir.  

Tarımsal Üretimin Zehirden ve Kimyasal Girdilerden Arındırılması Yurttaş Kurulu

Basın Özgürlüğü Yurttaş Kurulu

Üniversite Özerkliği Yurttaş Kurulu

Nadir Hastalıklara Dair Kamu Politikaları Yurttaş Kurulu

Türk Ticaret Kanunu’nun Kamu Yararına Reformu Yurttaş Kurulu

tarafından yazıldı

http://about.me/uygarozesmi

Yurttaş Kurulları İçin Neyi Bekliyoruz?” için bir yanıt

  1. Uygar bey, halkın kendi hak ve özgürlüklerine sahip çıkması için yurttaş kurullarının oluşturulmadı fikrine tamamiyle katılıyorum. Yete ki güzel halkımız biraraya gelip birbirlerini dinlesinler, değerlerinin farkına varıp özgürce fikirlerini ifade etsinler ki topluma katkı sağlayabilsinler… Böyle bir güven ve çalışma ortamın oluşmasını çoğunluğun beklediğini düşünüyorum. Teşekkür ederim. Nuray Çağıran

Yorum bırakın